Serbest bölgenin dünü, bugünü, geleceği…
Mersin Serbest Bölgesinin 20. yıl etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen sempozyumda konuşmacılardan, dinleyici bölümünde oturan dinleyicilere kadar –dinleyicilerin büyük kısmının kullanıcı olduğunu belirtmekte yarar var- herkesin kafası karışık…
Kullanıcıların en önemli –hatta dile getirdikleri tek- sorun, dolmakta olan kira sözleşmeleriyle ilgili bilinmezler…
Serbest bölgenin bulunduğu alanın asıl sahibi hazine…
Bu nedenle Milli Emlak Müdürlüğü kendisine ait olduğunu iddia ettiği alan üzerinde inşaat yapmış olan firmaların kira süresi bitiminde mevcut binaları devredip gitmelerini istiyor.
Son iki yılda bu yönde adımlar da atılmış..
Aralarında TEKEL gibi kamu, EKSA gibi Sabancı’ya bağlı ülkenin en büyük iki holdinginden birine ait kurumlar serbest bölgedeki binalarını Dış Ticaret Müsteşarlığına (DTM) bağlı serbest bölgeler genel müdürlüğüne devredip gitmişler..
Sayı şimdilik 11…
Ancak kısa zamanda kalıcı bir çözüm bulunmazsa asıl yaprak dökümü 2008 ve 2009 da yaşanacak…
Birkaç imalatçı dışında bölgede kimsenin yaşam şansı kalmayacağı ifade ediliyor..
Oldukça ciddi sorunun zor ve karmaşık çözümü konusunda çabalar var ama yeterliliği sürekli tartışılan sınırlı adımlar bile bir türlü atılmıyor…
Bugünlerde taslağı üzerinde çalışılan ve yakında Bakanlar Kurulunun onayı alındıktan sonra Meclise sevk edilecek bir kanun tasarısı var ama, kullanıcılar bir yana, denetim ve yönetim sorumluluğunu üstlenen bürokrasiyi bile tatmin etmekten hayli uzak…
Bölge kullanıcılarının sorunları bundan da ibaret değil…
Dünya fiyatlarıyla enerji temin edileceğini beklerken aksine elektriğe ülkedeki normal kullanıcıların da üstünde bedel ödüyorlar…
Bölge işletmecisi MESBAŞ, TEDAŞ’ tan aldığı elektriğin üzerine kâr koyarak satınca böyle ilginç bir durum çıkıyor ortaya…
Ödenen faturalar sadece elektrikle de sınırlı değil…
Güvenlik adı altında, temizlik adı altında tüm kullanıcılara bedeli paylaştırılan, üstelik üzerine kazanç koyulan bir hizmet söz konusu…
Kullanıcılar bu kambur halini alan günlük sorunlarını dile getiriyorlar ama aklım başka yerlerde…
Suriye, Mısır hatta Romanya, Macaristan’a giden yatırımcıları düşünüyorum ve yoktan yere kaybettiğimiz, başka ülkelere kaptırdığımız değer yaratıcılarımız…
Türkiye’de umduğunu bulamayan bu insanların başlarını alıp gitmesine kimse kızmamalı.
Hep birlikte oturup “biz nerede yanlış yaptık, düzeltmek için bundan sonra hangi adımlar atılmalı?” sorularına akılcı yanıtlar bulmadığımız sürece kan kaybı durmaz…
Elbette Mersin’de kullanıcıların hazine ile ilgili olan sorunları çözülmeli.
En azından 20 yıllık olan kullanım süreleri 49 yıllığına uzatılmalı.
Ama serbest bölgelerin önündeki engeller bundan ibaret değil ki…
17 Aralık 2004 tarihinde Türkiye, Avrupa Birliği ile ortaklık konusunda en radikal adımı attığı gün bu gazetedeki köşemizde serbest bölgelerin geleceğini masaya yatırmış, yapılması gerekenleri sıralamıştık.
Türkiye’de 27’ yi bulan bölge sayısının geçiş döneminde seleksiyona uğrayacağını, zaten günümüzdeki “dahilde işleme rejimi” ve fiktif antrepo uygulamaları nedeniyle büyük oranda cazibesini yitiren bölgelerin çoğunun kapanarak –veya kapatılarak- yeni döneme uygun bir iki merkezin öne çıkacağını belirtmiştik.
AB’ deki uygulamalara baktığımızda durum daha net anlaşılır..
Avrupa Birliğine üye ülkelerde bugün artık serbest bölge uygulaması söz konusu değil.
Ama geçmişte bu konumda olan Hamburg, Kanarya Adaları, Azor, Portekiz (Manderia) ve İrlanda serbest bölgeleri geçmişte elde ettikleri statüyü bugün de sürdürüyorlar.
Türkiye’de müzakere masasına oturduğu gün özellikle Avrupa ile Ortadoğu arasındaki en stratejik nokta olan Mersin serbest bölgesiyle ilgili bir takım ayrıcalıklar elde edebilir –etmelidir de-
Bu kazanımın elde edilmesi için Mersin Serbest Bölgesinin sınırları, faaliyet alanları yeni baştan ve 21. yüzyıl vizyonuna uygun biçimde tasarlanmalı, hedefler bu doğrultuda belirlenmelidir.
Dahilde işleme rejimi nedeniyle üretim, fiktif antrepo uygulamaları nedeniyle de ticaret alanında artık serbest bölgelerin avantajlarını yitirdiği gerçeğini herkes kabul etmeli.
Bu durumda Mersin belki de sınırlarını Kazanlı-Seyhan turizm bölgesini içine alacak biçimde yeniden düzenleyerek sağlık, eğitim, teknoloji sektörlerini öne çıkaran yapılanmaya gidebilir.
-Unutmayalım, Kazanlı-Seyhan önümüzdeki dönemde Tarsus’un güneyinde yapılması planlanan uluslararası Baharlı havaalanını da kapsayacak-
11 eylül olaylarından sonra Avrupa özellikle de Kuzey Amerika’ da potansiyel suçlu gibi algılanan ve bu peşin damga nedeniyle huzursuz olan petrol zengini Arap ülkeleri vatandaşları bu vahaya çekilebilir.
Bugün binlerce dolar ödeyerek çocuklarını Avrupa ve ABD/Kanada’ da okutmaya çabalayan, yine aynı ülkelerin doktor ve hastanelerine servet akıtan Araplar Mersin’de yaratılacak bölgeye çekilebilir.
AB ülkelerinin ortadoğuya yönelik ticaretleri de Mersin serbest bölgesi üzerinden düzenlenebilir.
Unutmayalım ki Suriye ve Mısır başta olmak üzere bölge ülkeleriyle imzalanan serbest ticaret anlaşması sayesinde artık Akdeniz Serbest Ticaret Alanı hayal olmaktan çıkıyor.
Yakın zamanda hayata geçirilecek uluslararası Baharlı havaalanı…
Hızlı tren sayesinde aradaki mesafe 20 dakikaya inen Adana ve Mersin’in tam ortasında kurulacak bu havaalanı yalnızca iki kente değil, Gaziantep, Hatay, Kayseri’ ye kadar uzanan geniş bir hinterlanda hizmet verecek.
Aynı havaalanı hızlı deniz otobüsleriyle Suriye, Lübnan, Kıbrıs’ ı da dünyayla birleştirecek.
Bu kadar mı?
Elbette değil…
2009’da Ankara-Konya hızlı tren sayesinde birleşiyor. Artık iki kent arası bir saatten az sürede üstelik çağa uygun güven ve konforla kat edilecek.
Bunun bir adım sonrasında ise Konya, Karaman üzerinden Yenice’ye yine hızlı tren hattıyla bağlanacak.
Bir başka deyimle Ankara-Konya-Mersin’in düşündüğümüzden de kısa sürede çağdaş anlamda demir ağlarla yeni baştan birbirine kavuşacak..
2023’ te 500 milyar doları ihracattan olmak üzere 1,5 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine ulaşan, Türkiye’ nin yükselen yıldızı Mersin…
60 milyon turist ağırlayan Türkiye’ nin yeni cazibe merkezi Mersin…
Sağlık, eğitim, ticaret serbest alanıyla Avrupa ve Ortadoğu’ ya hizmet veren Mersin…
Baharlı uluslararası havaalanı çevresinde dünya ticaret merkezi, dünyayı bir araya getiren fuarlarıyla yalnızca Çukurova’ nın değil Akdenizin en önemli ticaret üssü Mersin…
Kuruluşunun 20. yılında Mersin serbest bölgesi sempozyumunda konuşmacısından dinleyicisine büyük çoğunluğun gündemi bugünün sıkıntılarıyla, hazine ile devam eden kullanım süreleri kavgasından ibaretti.
Ben ise çıkıp onlara 2023 vizyonunu, hedeflere uygun paradigmalarla 15 yıl sonunda bölgenin yükselen değeri, parlayan yıldızı geleceğin zengin Mersin’ini, onunla ilgili hayallerimi, daha doğru deyimle bir ütopyayı dile getirdim…
Umarım atılacak her adım o parlak geleceği biraz daha yakın eder..
Balık çiftlikleri, akaryakıt depoları, Kromsan atıkları, sahilleri sur gibi çevreleyen sitelerden arınmış gerçek potansiyelini yakalayarak geleceğe koşan Mersin…
Bu hayalin gerçekleştiğini görmeden ölmek, gözleri açık gitmektir…
Ve ben gözlerim açık gitmek istemiyorum…